osurup kaçtı

Küçüklüğümden beri bir yerden ayrılırken götlük yapasım gelir benim. Hem öyle o yerde fazla kalmış olmama da gerek yoktur. Bindiğim bir belediye otobüsünden inerken otobüstekilere nah işareti çekmek bile tatmin edicidir benim için. Bir nevi "arasın dursun pezevenk" durumu yani. Geçenlerde bu durumumu samimi arkadaşım Arda'ya anlattım. Haliyle "nası yani? anlamadım!" dedi. O sırada otobüsten indiğimiz için örnekli olarak anlatmayı denedim. "Baksana şu otobüstekilere. Bize, inenlere nasıl da özlemle bakıyorlar. Şu geçirdiğimiz kısa birlikteliğe bile nasıl sahip çıkıyorlar. Ama kanma bu özlem dolu bakışlara. Otobüs gözden kaybolduğu vakit unutacaklar bizi! Bence unutulmamak bizim elimizde." dedim. Güldü. Neden güldüğünü sordum. Otobüstekilere nah işareti çekersek dayak yiyeceğimizden bahsetti. Haklıydı. Bir şey söyliyemedim.

Uzun süre sessiz bir şekilde yürüdük. Ben bi ara konuşacak oldum, vazgeçtim. Ama konuşmalıydım çünkü yaklaşık 20 dakika boyunca gideceğimiz yerin tersi yönünde yürümüştük ve hala yürümeye devam diyorduk. Buna bir dur demem gerekiyordu. Tam konuşmaya başlıyordum ki Arda depar attı. Evet canlar, bu bir koşma değildi. Arda bir anda road runner'a dönüşmüştü ve müthiş bir hızla uzaklaşıyordu. Farkı açmasına izin veremezdim, ben de depar attım. Arkasına dönüp beni de depar halinde görünce yavaşladı. Belli ki onu yakalamamı istiyordu. Ufak çaplı bir dilemma yaşadıktan sonra ters istikamete koşmaya karar verdim. Kararım doğruydu. 

Artık kovalayan taraf oydu. Yalnız bir fark vardı. Bir yandan beni yakalamaya çalışırken bir yandan da kahkaha atıyordu. Bir süre böyle devam ettik. Sonra dayanamayıp neden güldüğünü öğrenmek için durdum. Yanıma geldi. "Napıyon lan?" dedi. "İyi be ya, sen nabıyon?" dedim. "Bırak geyiği!" derken yaşadığı korku gözlerinden okunuyordu. Sakinleşmesini söyledim. "Bırak lan ne sakin olucam. Bilmiyor musun koşanlardan hazzetmediğimi? Ne koşuyorsun peşimden? Herkes bize bakıyor, yanlış anlamasınlar diye koşarken bi yandan da gülmek zorunda kaldım. Hadi başımız belaya girmeden uzaklaşalım buradan." diyerek şimdi de bir roman karakterine dönüşmüştü. "Siktir lan yavşak ben mi koştum? Önce sen koşmadın mı?" diye çıkıştım. Her şeyi anlatacağını ama bir an evvel bulunduğumuz yerden uzaklaşmamız gerektiğini söyledi. "Peki" dedim.

Kabataş'taki mütevazı ve tarihi mekanımıza geldik. Henüz çayları söylemeden anlatmaya başladı. Koşanlardan duyduğu rahatsızlıktan ötürü kendisini bir teste tabii tuttuğunu. Korkusunun üstüne gitmek için koşan tarafın kendisi olması gerektiğini söyledi. Ancak bu şekilde rahatsızlığının önüne geçebileceğini fakat benim bu tedavinin içine sıçtığımı anlattı. Onu anladığımı söyledim. "Peki koşarken bi koku geldi mi?" diye sordu. "Ne kokusu" diye sordum. Osurup kaçtı.

0 yorum yap ulen!: